Vedat Refayeli

Vedat Refayeli


Teyo’yu da gördüm, Gullebi’yi de Elhamdülillah!

12 Nisan 2013 - 00:25

teyyo-a
Hani çok önemli bir futbol maçına gitmiş, stadda yerinizi almışsınızdır ya.
Yanınızdaki ile tam sohbet ederken takımınız gol atmıştır ama siz o golü görememişsinizdir ya.
Televizyon karşısında değilsiniz ki kaçırdığınız o golün tekrarını seyredesiniz ya.
Kaçırdığınızla kalırsınız ve maç bitene kadar hep o golde olur aklınız ya.
‘Keşke görseydim’ dersiniz, maç bitene kadar, yanar döner, kıvranıp durursunuz ya..
 
 
***
Valllahi  bende yalan da yok, hilaf da! Daha çok bizim Sayıl Narmanlıoğlu ve Dr. Şenol Kantarcı hoca sayesinde keşfedildiğine inandığım meşhur Teyo Pehlivan ile  İbrahim Tatlıses, Arif Sağ gibi ünlülerle yakın ilişkileri ve kızdırıldığında savurduğu ‘kimseye batmayan’ küfürler ile meşhur Gullebi Turan’ı da  tanıdığıma çok ama çok seviniyorum.
 
Çünkü ‘tekrarı yoktu’ onların!
Olmayacaktı da!
 
 
***
Kıymetleri daha çok ‘öldükten sonra’ ortaya çıkan Erzurum’un bu iki renkli siması ile birini 70′li ve diğerini de 80′li yılların sonlarında tanıdım. İyi ki de tanımışım! Yoksa ‘bir Türkiye’nin dilinde’ olan o iki golü de kaçırdığıma gerçekten çok ama çok yanardım! Çok şey kaçırmış olacaktım doğrusu!
 
 
 
***
Mesela ‘Pehlivan’ lakabı ile daha çok tanınan Teyo’yu (Tayyip İde) okul tatillerinde boşları kalmamak üzere çalıştığım Pasinler’de ki Mehmet Karaman ile Elo’nun kahvesinde, ‘çay içip para vermeyen müşteri’ olarak tanıdım! Aslında ‘yalancı’ bir adamdan ziyade ‘beleşçi’ bir adam olarak tanımıştım ilk başlarda onu! Gerçekten günün değişik saatlerinde gelir, otur çayını içer, para vermeden giderdi. Ustalarım da hiç para istemezlerdi. Aslında sessiz biri olarak tanıdım hep Teyo’yu. Ama kızdıranı da çok olurdu.  Kızdırıldığında bir şeyler söylerdi ama şimdi hatırlamıyorum ( ya da o sıra pek aklım ermiyordu) ama belli ki yalanlar ile dolu cümleler söylerdi ki, o konuştukça ‘kahve milleti’ de ha bire gülerdi. Bütün kahve müşterisi ama! Katıla katıla hemi de! O sıra yaşım küçük olduğu için Teyo’ya takılmayı istemişimdir ama o kızmasa dahi diğerleri kızar diye hep çekinmişimdir!
 
 
 
Sonra Teyo’yu daha çok Cuma Güreşlerinde görürdüm. Cuma güreşleri o sıralar çok renkli olurdu. Türkiye’nin ünlü, sayılı güreşçileri gelirdi. Yazları olurdu hep ve son derece renkli geçerdi Pasinler o zamanlar.. Pasinler’in Pasinler olduğu zamanlar.. Gelen ünlü pehlivanlar ya güreş tutardı ya da misafir olarak ön saflarda bu güreşleri izlerlerdi.. Hem de 3 gün boyunca. Bu Teyo da ‘beyaz, kenarları yeşil işlemeli’  kisbetiyle olurdu hep bu Cuma güreşlerinde. Güreşler başlamadan bir sembolik güreş tutulurdu. Güreşçilerden biri ile Teyo tutardı bu güreşi hep! Güreş alanının etrafını saran güreşseverler, ‘Teyo.. Teyo..” diye tempo tutar, Teyo’dan yana tavır alırlardı! Zaten hep de 4-5 dakika sürerdi ‘yalancı güreşçi’ Teyo ile ‘essah’ güreşçinin güreşi! Genelde de Teyo yenerdi! Daha doğrusu, ‘güçlü kuvvetli’, bin defa tutsa Teyo’yı yenecek olan güreşçi, sırf ‘gırgır’, millete ‘eğlence’  olsun diye Teyo’ya yenilirdi! Ona bir yerde de idman olurdu bu güreş. Hal böyle olunca da seyirci Teyo’yu alkış yağmuruna tutardı. Alkışlar ile birlikte tabii ki kahkahalar.. O Teyo da gerçekten çayırda güreşçiyi yendiğine inanır, bir mağrurlanır, bir mağrurlanırdı ki sormayın! Peşrevini çeker, daha sonra az sonra başlayacak olan güreşleri bizim gibi izlemeye koyulurdu. Her Cuma günü güreşlerinin değişmez bir ‘ritüeli’ idi diyelim! Allah Rahmet eylesin. Son zamanlarını Erzurum’da Bakımevi’nde geçirmişti. Pasinler eski Belediye Başkanı Selami Teymur, ilçe mezarlığında defnedilen Teyo için ilçe merkezine ‘Teyo heykeli’ yapacağını söyleyince hem şaşırmış hem de sevinmiştim! Ama bunu gerçekleştirmediğinden dolayı da o Teymur’a çok kızmıştım, çok! Bir heykeli çok görmüştük o meşhur adamdan!
 
 
 
***
Gullebi’yi de tanıdım. Son zamanlarda bizim Özel İdare İşhanı’ndaki Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’ne takılırdı. Oyun oynarken ‘yancılık’ yapardı. Anladığı için değil ama sırf karışmak için karışırdı çoğu kez! Kaşarlı tostunu yer, çaylarını yudumlar, bir tane de fındıklı kuşburnusunu içer, bir tane kafasına göre adam kestirdimi de onunla çıkar, giderdi. Gelirken de kızdırılardı küfrederdi, çıkarken de.. Doğrusunı isterseniz isteyerek de yapmazdı bunu. Küfrederek hem oradakileri eğlendirirdi hem de kendi eğlenmiş olurdu! O da benden yaşça ileriydi. Özellikle şimdi Gaziantep DHA’da çalışan Ahmet Kaya’ya ve o dönem Numune Hastanesi’nin imamı olan rahmetli babasına gıyabında çok takılırdı! Ölürdük güle güle! Akşam eğlencemiz olurdu Gullebi. O yeter ki bir şey konuşsun. Kendine has konuşma sitili ile biz yerlere yatardık! Daha sonraları Mersedes Bayii Adnan Yaşar ve İstanbul’da da TRT sanatçısı Gürkan Özpeker ile çok sık görürdüm onu. Özellikle Adnan ağabeyi iyi anlardı onun dilinden. Gullebi’ye türkü söylettiğini bile bilirim. Öyle herkesle çok gezmezdi. Yanında gezdiği, gezdirdiği adam pek azdı.
 
 
 
***
En çok da Televizyonda ‘Evet-Hayır proğramı’nın sunucusu Erkan Yolaç’a, ”Ağabeyi sen Erkan Yolaçmısın?’diye sormuş ya. O da ‘Evet’ deynce, ‘Amburya çakim, ya Evet demirdin!’demesini her duyduğumda hala çok gülerim. Son zamanlarda onu en iyi taklit edenin TRT’nin ses ve saz sanatçılarından hemşehrimiz Nurullah Akçayır’ın olduğunu sanıyorum. Öyle zannediyorum siz dinleyenlerin de çok dikkatini çekmiştir. Bire bir Gullebi Turan gibi konuşuyor. Kendisine zarar vereceğine inandığıyla asla dolaşmaz, gezmezdi. Bir sabah Hürriyet Gazetesi’nde okumuştum öldüğünü. Metruk bir binada ölü bulunmuştu ve Numune Hastanesi morgundaydı. Galiba Cem Bakırcı yapmıştı haberini. Kimsesizler Mezarlığı’na defnedileceği söyleniyordu Gullebi’nin. Onun da mekanı cennet olsun.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum