Meşhuur Rıza Sarraf’a ödül verme kumpasına maruz kaldığını son dakika ‘keşke’ siyle itifar eden Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde “Milletimiz bu seçimlerde AK Parti’ye dedi ki, (Git bir abdestini tazele gel!) İnşallah bizler de abdestlerimizi tazeleyerek yeniden geliyoruz..” demişti.
Abdestinizden emin olabilirsiniz de, yukarıdaki maruz ve mazur örnek gibi şüpheli kalabiliyorsunuz işte kardeşim…
Gidişatı abdest kurtarmayabilir…
AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ise, 7 Haziran seçimlerini değerlendirmesindeki özeleştirisinde;
“Bize seçmen 7 Haziran seçimlerinde dedi ki; (Arabada çekişten düşme var. Buji, platin ayarını bir yaptırın. Belki vantilatör kayışı gevşemiş olabilir. Karbüratörü de bir temizlet. Araba zaman zaman sağa sola çekiyor rot balans ayarı da yaptırın. Sizin egzozdan bir takım çatlak sesler geliyor. Biz sizden daha önce hiç çatlak ses duymazdık herhalde, sizin egzozda bir çatlak var. Bir egzozu da tamir ettirin!)
dedi. Biz bu mesajları aldık. Allah’ın izniyle ne zaman yapılır bilmiyorum..”
***
Bu örneklemelerden hareketle, arabalar farklı modellerde, kullanımlarda ve karışık. Öyle görünüyor ki koalisyon hükümeti de zor kurulacak ve a ha buradan yazıyorum, bu senenin Kasım ayının iki ya da üçüncü haftasında yeniden sandık başındayız.
O tarihte durakta bekleyen seçmen varsayımıyla, durağa yanaşacak hangi arabaya binmeyi tercih edersiniz.
Kısa bir analiz..
Tıpkı geçtiğimiz seçim arifesinde yaşadığımız gibi durağa 15’in üzerinde minibüs yanaşıyor. İçerisi pek görünmüyor. Bazıları Türk ellerinden, Arap ellerinden bazıları Sovyetlerden, ABD’den, Almanya’dan, İran’dan, Avrupa’nın farklı ülkelerinden, Orta Doğu’dan, merkezden yola çıkanlar var. Sürücü koltuklarında tek kaptan, bazıları yedekli, bazılarında muavin ve birkaç özel yolcu ile ayırt edilebiliyor. Farklı söylem ve tonlarda müzik sonuna kadar açılmış. Binmeyeceğinizi anladığı için fazla da beklemeden duraktan ayrılıyorlar.
***
Geldiği yollardan, ön tampon ve camlarına yapışmış çalı, çırpı, çiçek, böceklerden de anlaşılacağı özere bu araba epey ülkenin devinimiyle yola çıkarılmış.
Kaptan koltuktaki hayli yakışıklı ve sinekkaydı tıraşıyla “cemalim” türküsünü mırıldanıyor.
Sol el perdelerde bir aşağı bir yukarı kayarken, sağ el ve işaret parmakları arasına sıkışmış tezene ince telden alıyor, zaman zaman hoş tınılarla bam teline dokunuyor, orta parmak nağme aralarında sazın göğsüne tokluyor.
Bu görüntü teknoloji sayesinde arabanın dışarısına ustaca aksettirilmiş.
Araba arazi şartlarına hayli uygun. Eski yeni nesil üretim teknolojisinde…
Siz biraz ürkebilirsiniz (bir elinde bağlama..)
Merak etmeyiniz kontrol otomatik pilotta… Yani yazılım ara kumandalar, ana masaya kadar öööyle uzayıp gidiyor.
Bagajdan barut kokusu geliyor…
Tepede uçaksavar, bir çakmak uzaklıkta eğlence için hazır kokteyller, gece görüş farları, toz, duman, keleşler meleşler… Yok yok…
Camlar karanlık ve demir ya da tel örgülü…
Endişelenmeyin canıım..
Arabanın lastikleri çok sağlam, her türlü arazi şartlarına uygun, motoru uluslararası ultra turbo, Amerikan, Alman elektronik stabilite programı ESP, Avrupai EBD destekli ABS fren sistemi, Rus fren destek sitemi BAS, İsrail patentli patinaj engelleme sistemi TCS, takla önleme sistemi ROP, medya gücüyle yokuş kalkış desteği HAC’ı da alarak yüzde onları aşmış ve durağa kadar gelmeyi başarmış bu araba.
Sadece yokuş iniş destek sistemi DBC’ye ihtiyaç var. O da sizin tercihinizle...
***
…Kahret Vatan Düşmanını! gümbürtüsüyle ceddimizi, neslimizi, dedelerimizi hatırlatan tuğ nağmelerle başka bir araç gelmek üzere durağa…
Koltukta siyah takım elbiseli, dürüstlüğünden en küçük şüphe edilmeyecek kaptan istikrarlı ve kararlı bir şekilde bileğinde gümüş püskül ve işlemeli Oltu taşı tespihli eliyle vitesi boşa alırken durağa yanaşıyor. Bu arada benim de keyifle dinlediğim Ferdi Tayfur’un “Bana gerçekleri söyle / Mutsuz musun benimle / Çekilirim aradan / Sevdalıysan birine…” sözlü müzik kasetçalarda kişiye göre ayarlanıyor, bir yandan da pesküvit kıtırtı sesleri geliyor…
Araba eski nesil ama sağlam…
Önden çekişli, su kaynatmalarda araçtaki sağlam gençlerce arkadan itiş destekli…
Araba, bir önceki arabadakinin aksine, kaçak şüphesiyle mazot yerine öz kaynak ve milli benzinle yol alır. Kaptanın sigarası da yine Gürcü, İran, Ermeni menşeili gibi kaçak değil filtrenin köküne kadar yerlidir…
Arabadakiler fazla kalabalık değil ama güvenilir aklı başında insanlar…
Ne varsa arabada var. Kaptan illa da bu diyo…
Tercih sizin, kısa süreli nostaljik bir tur ya da maceralı bir uzun yolculuk…
***
Ve bir başka araç yanaşıyor sol şeritten durağa.
Israrla sol şeridi kullandığı için, ekranından yansıdığı kadarıyla, durağa gelmeden önce zaman zaman sağ şeride geçerek otostop yapan ördekleri, garibanları, başörtülüleri yolcular arasına dahil etmeye çalışıyor son hamlelerde.
Kaptan, kısa saplı bağlamayı bu kez iyi kavramış… Artık Neşşar’ın torunları zor tutar bu sapı…
Araba modern görünümlü ama yeni teknolojiyi pek kullanamamış. Bu da önden çekişli. Mekanik ateşlemeli bir araç olduğu için distribütör kapağının konumu çevrilerek buji pistona göre ayarlanabiliyor.
Kaptan, yakın çevresinin işe yerleştirilme, sahip oldukları gayri menkullerinin alın teriyle kazanıldığını rahatlıkla söyleyebiliyor. Bir sıkıntısı yok gibi…
Tek sorun, devam edilecek güzergahta ve gidilecek hedef duraklar için inandırıcı plan, program ve proje içerikli prospektleri prezantabl sunamıyor olması…
Hâlâ tereddütte misiniz?
***
Hani bize has hoş araba yazıları olur ya…
Yollar doç’un bastır komçum
My other car is Porsche
Kuzu kurdun yol Ford’un
Yaklaşma toz olursun, geçme pişman olursun
Bu renkteki tek kamyon benimki, bir tane daha vardı geçenlerde yıkadılar
…
Sarsıldım ama yıkılmadım
Tekerlemesiyle dikkat çeken araba durağa yanaşmak üzere bu kez…
13 yıldır yollarda…
Kamyoncu tekerlemeleriyle adeta müsemma
İki üç kaptan değişmiş, ana kaptan üst katta köşk koltuğunda…
Üzerindeki yazıyı artık ben de AKP olarak okuyorum…
Kimse alınmasın, iki aday adaylığım döneminde günlerce sahada çalışıp dil döktüğüm, izah etmeye çalıştığım bu arabada P’nin önündeki arti bana göre artık silik, Sayın Şahin’in de işbu yazıya konu malzemesinde ifade ettiği gibi “Dieses Auto ist kaput”
Araba pert mi, hayır…
Çekişten düşmüşmüş...
Tamirci dükkanının önünde karbüratör temizlenir, buji platin ayarı yapılabilir de, egzozdaki çatlak için araba rampaya alınmalı, öyle sağa sola çekmeler de hemencecik giderilecek arızalar değil.
Bu arabanın kesinlikle lastik diş ölçülerinden motor aksamına, koltuk rahatlıklarından, emniyet kemerlerine, kullandığı yakıt türünden yağına yağdanlığına kadar incelenmesi yani çok geniş kapsamlı muayeneden geçmesi gerekiyor.
Ön ve Vip koltuktakiler bu durumdan pek hoşnut olmayacaklar tabii ki…
O zaman yeni yepyeni bir arabaya ihtiyaç var.
Çünkü 7 Haziran’da görüldü ki, durakta hayli yolcu birikmiş.
Tek bir araçla yola devam etmek istiyorlar.
Ama bu durağa yanaşan araçlar ve bu araç hiç değil.
Yeni nesil, arabaya WiFi ister, yeni teknoloji ister ki hibritini geliştirmesine katkı sağlasın… Engelliler modern asansörlü rampalar ister, yaşlılar ücretsiz bil yerine, rahat bil kartları talep eder, işsizler balık yerine eşit şartlarda liyakatli iş ve topyekun hepsinin en birinci talebi HUKUK isterler.
Kadılar bindikleri arabanın sahibinin sesine değil de hukukun terazisine göre hareket ederse, aşağıdakiler ciddi bir inançla kendiliğinden sıraya girer, içerdekiler de aynı güvenle koltuklarında yer alırlar.
Bu araba neden sağa sola çekmeye başladı, ayardan ciddi şekilde düştü?
Çünkü arabanın rahat koltuğundakilerden bazıları aşağıdakilere tepeden bakmayı artık ilke edindi.
Kafalarda kalan pekçok soruya cevap veremediler…
Vıcık vıcık yandaş medya oluşturdular, haberden, habercilikten uzak…
Öteleştirdiler, dışladılar, başkalaştırdılar etraflarını saran vıcık vıcıkların dolduruşlarıyla insanları…
Profesyonelce çalıştılar ama amatörce etraflarını saran her dönemin yağdanlıklarına teslim oldular adeta…
Üff fazla söze ne hacet, hatalarını kendileri daha iyi biliyorlar…
Ya toparlar yepyeni bir oluşumla yeniden kazanırlar…
Ya da…
Çok hoşuma giden bir fıkra vardır.
Temel ile Dursun borç para yüzünden mahkemelik olmuşlar. Hakim Temele sormuş:
-"Oğlum, nedir konu anlat bakalım!"
-"Haçum pey. Pen ha bu Tursun’a geçen sene 100 lira verdum penim paramu bi türlü vermez da."
Hakim Dursun’a dönmüş:
-"Siz ne diyorsun bu iddiaya?"
-Kim? Ha o adammu bağa para vermuş? Valla pen oni tanımayrum bile, Haçum bey."
Bunu duyan Temel iyice şaşırmıştır. Dursun’a dönerek:
-"Tursun, ha sen şimdu peni tanımay misun?"
Dursun:
-"I-ıh,"
Temel:
-"Haçan, sen peni tanımaysan pen seni hiç tanımayrum da."
Efendim, Kadir Geceniz mübarek olsun, kazasız, belasız hayırlı bayram dileklerimle…
FACEBOOK YORUMLAR