Vahim bir durum ve bukalemun tipler…
Dilim varmıyor ama; sırtından vurulmada Türk’ün ödediği bedellere bakarsak kimse bizim elimize su dökemez.
Yazıyı kaleme aldığım dakikalarda, Onurlu İnsan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri ve darbe soruşturması kapsamında tutuklanan Piyade Yarbay Levent Türkkan’ın itirafları adeta kanımı dondurdu.
Sosyal medya hesabımdan bir refleksle “…yazıklar olsun ki bu soyadı taşıyorsun!” paylaşımında bulundum.
Ne diyor bu kandırılmış çocuk ve aptal vatan haini?
1- KANDIRILMIŞ VE KULLANILMIŞ
"Ben fakir bir ailenin çocuğuyum. Babam çok fakir bir çiftçiydi. Tarlamız, bağımız bahçemiz yoktu. Fethullah Gülen Cemaati ile ilk defa ortaokul döneminde tanıştım. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Okulda matematikten 9 almışlığım yoktur. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. 5 yaşından beri Subay olmayı hayal ediyordum. Bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. 1989 Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim. Cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Soruları Serdar Abi getirmişti. Bursa merkezde bir cemaat evinde soruları bana vermişlerdi"
2- “Paralel Yapı üyesiyim. Fetullah Gülen cemaatindenim. 1989'da Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına girdim. Sınavdan önceki gece soruları getirip verdiler. Ve liseyi kazandım. Genelkurmay'da emir subaylığı görevine getirildikten sonra cemaat adına verilen görevleri yerine getirmeye başladım.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa'yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar 'radyo' diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. Pili bir gün dayanıyordu. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum, boş olanları alıyordum. Arada sırada Genelkurmay Başkanı'nın odasına dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramaların ne zaman yapılacağını önceden bildiğim için cihazı koymuyordum.”
Birinci maddeye bakılırsa, belki acındırma acı ama nispi gerçek payı var.
Siz eğer eğitimde, öğretimde, dini olgularda, yargıda vs. Anayasal haklarda temel görevleri ihmal ve ihlal ederseniz, milli değerleri bertaraf ederseniz, birileri de kalkar bu boşluğu maddi manevi doldurur, teşkilatlanır ve bu vahim durum ortaya çıkar.
Arkasında ister ABD var deyin, ister Rus var deyin, ister ecem ister İsrail ve daha pek çok sinsi düşman var deyin…
Baştakiler kalleş, kahpe, vatan haini, alttakiler piyon olarak kullanılmış kullanılıyor belli ki…
Yıllardır kanımızı emen diğer bir terör örgütü PKK’nın özünde de bu var.
Türkiye Cumhuriyeti şablonu altında Türk’ün Kürtle problemi yoktu. Ama tarih boyunca bu olgu her zaman kullanıldı. Boşluklar siyasi, ekonomik, sosyo kültürel kandırmalarla dolduruldu… Planlı programlı… Nihai olarak binlerce kürt ailesi evlatlarına sahip olamadı. Bu yüzden bu beladan bir türlü kurtaramıyoruz…
Açılım doğru adımdı ama artistlerle bu olmuyormuş demek ki…
Gelelim malum yaverin pili bir gün dayanabilen radyo itirafına… Haftada bir değiştiriyormuş..
Doğrusu fazla da inandırıcı bulmadım… Geç bunu…
Eğer bu kahpeliği yapmışsan, bu ülkenin namusunun, şerefinin güvenlik anlamında teslim edildiği, adına Peygamber Ocağı dediğimiz kurumun bir anlamda emanet edildiği şahsın kafasındaki şapkanın tereğine de, apoletine de dinleme cihazı yerleştirirsin…
Taşıdığın kan, soyadın gibi olmalıydı…
Başbakan Binali Yıldırım’ın şu sözü beni çok duygulandırmıştı; “Farklı göz renklerine sahip olabiliriz ama döktüğümüz gözyaşlarının rengi aynı…”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaveri Yarbay Erkan Kıvrak da gözaltında…
Bakalım bu neler yumurtlayacak?
Bütün bu olgulara rağmen özellikle son aylarda Güneydoğu’da sürdürülen operasyonlarda hakikaten çok büyük bir başarı elde edilmiştir.
Burada başta Efkan Ala ve nezdinde helal süt emmiş tüm güvenlik güçlerini yürekten kutluyorum.
Sırtındaki hançerden bihaber canını feda eden Aziz Şehidim, Hakkını Helal Et!
Her kim alçakça hareket etti ve ediyorsa, senin hakkını asla ödeyemeyecek, eninde sonunda belasını bulacaktır.
Son bir paragrafla…
Mustafa Kemal Paşa savaş alanına çıktığında tam bir savaşçı, Meclis kürsüsünde ise tam bir hatipti.
13 Ocak 1921 tarihinde yapılan Büyük Millet Meclisinin bir oturumunda şair Namık Kemal’in malum şiirine şu mısra ile cevap vermişti:
Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini
İfadeye bakar mısınız… ma’der; ana, anne…
Evet, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki şartlar elbette ki o günlerle kıyas edilmese bile, geldiğimiz bu vahim durumda kurtarıcı farklı göz renkleriyle, elinde al yıldızlı şanlı bayrağı ile meydanlardadır, tankın topun önündedir, kamyonun direksiyonunda başı açık başı örtülü kol kola yan yana bu durumdan nema kapmak isteyenlere inat, birlik ve beraberlik içerisinde evladıyla, torunuyla…
“Bu vatan benim…
Tercihim demokrasi…
Bir darbe yapılacaksa adresim sandıktır…” dedi.
FACEBOOK YORUMLAR