Bu haftaki köşeme, Sevgili Eşim K.K. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhan Alkan İspirli’yi yıllar önce kaleme aldığı “ÖĞRETMENİM” yazısıyla konuk etmenin onuruyla hem kendilerinin öğretmenler gününü kutluyor, hem de kendisi gibi aynı fakültede görev yapmış rahmetli Kayınpederim Naim Alkan (Naim Baba) ile ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle anarak, hayatta olan öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, sağlıklı, huzurlu güzel yıllar diliyorum…
Sevgili Öğretmenlerim
Yüksel Göktekin
Necdet Gençoğlu
Nail Somunoğlu
Ayşe Kızılaslanoğlu
Hulki Ömeroğlu
Binlerce öğrencilerinizin, arkadaşlarımın adına..
Bana okumayı-yazmayı öğrettiniz…
Anamın helal sütüne doğru ve dürüstlüğü eklediniz…
İbadeti, ibadet eder gibi çalışmayı, haksızlığa karşı dimdik durmayı öğrettiniz…
Vatan, millet, bayrak ve insan sevgisini kemiklerime kadar işlediniz…
İyi ki sizin öğrenciniz olmuşum…
Hakkınızı helâl ediniz!
Öğretmenim…
Yıllardır insanca yaşayan, insanca yaşamanın gerekliliğine inanan bir toplum olduk. İyi, kötü, güzel, çirkin diye ayırmadan sevdik insanları, insanca yaşadık, yaşatmaya çalıştık. ”Beşikten mezara kadar götüreceğimiz bir ilimle”, "Çalışıp, öğünüp, güvenebileceğimiz, güvenebileceğimiz bir idealle", “Hiç kimseyi bir diğerinden ayırmadan, eğitimin herkesi; kendi aşma, başkalarını aşma, mutlu kılma” arzularıyla yola çıktık.
Ve sen meçhul öğretmen… Bu idealle meşaleydin, her güç şartta başın dik, saygınlığını kaybetmeden bu aşamada rol aldın.
Yeni âlemler açmışam / Köhne dünyamı yıkmışam
Atom nefesliyem / Azadlı hevesliyem
İngılap sesiyem / İyirminci esrem men
Ölümlerin, felaketlerin yolunu keserem men
İnsanın insana düşmanlığını silmeliyem (1) diyerek görevine başladın Otoriten, bilgindi, fakat “telkin vazifen, ders verme sorumluluğundan bazen daha önemli oldu, karakter bilginden üstündü” (2) bunu da biliyordun.
Lâtif olsa lâtife hoştur elbet
Ve lâkin hâriç olmayan edepten
der Beyâni. Bilgi, görgü, kültür iletişimini edeple beraber düşünür, herkesin düşünmesi gerektiği gibi. Edepten uzak bir güzellik düşünülemez zaten, edepten uzak güzellikler için Sâbit; "Değil kürsüye vaiz, arşa çıksan adam olamazsın" der, güzellikleri bütün olarak düşünür, gözler önüne serer.
Öğretmen olmaksa kolay değildir, herkes öğretmen olamaz, öğretmenlik başka bir aşktır değil mi öğretmenim…
Üstelik tebeşir kokar ellerim
İki adım ötede eşkıya köyler basar
Kınına sığmaz öfkem
Her kurşunda içim karıncalanır
Gözlerim dağı gözler
Gözlerim hayatı yüzünden tanır
Gözlerim bu hayatı tanımaktan utanır (3)
…Ve zamanın kıvancını, sancısını derinden duyar öğretmen. Ama hayat kaynağı olmaya çalışır yine de. Çünkü öğretmenimin adı kimi zaman “güleryüz” dür.
Öğretmenimin yüreği sevgi doludur. Bu sevgi aydınlık günleri davet eder ve öğretmenim tebessümden uzak değildir, sevgi ve saygı denen mefhumlara sıkı sıkıya bağlıdır. Menfaat ve zarar bu sevgiyi incitmez. O, güven ve huzuru verecek kadar olgun ve erdemli bir yürek sahibidir.
Her mevsimi kış olan yüreklere, bahar olan öğretmenim kendi sorunlarını taşımaz öğrenciye, öğrencisiyle okul mekânı dışında da rastlaşsa sorumluluğunu yitirmez. İçten samimi olup, şahsi problemini tebessüm realitesiyle örtebilir. Ve daima tükenmeyen bir sabırla geleceği ısıtır öğretmenim.
Gerektiğinde işini, çevresine, ilişki içinde bulunduğu insanlara taşır. Toplumsal rolünü oynar, hiç kimseyi bir diğerinden ayırmaz, ama alimle arifi bilir, iyiyle kötüyü bilir, taktirleri bu doğrultudadır.
Gerektiğinde İbrahim Hakkı’nın dediği gibi: “harabet ehline hor bakmaz, defineye malik viraneler olduğunu bilir”
…Ve onun başı hep diktir, tabii ki dik olacaktır. Burada bir şiirle gururla kulak verelim.
Açıyorum yoklama defterini
İlk dersime başlamadan önce
Ses versin dün, bugün, yarın
İbni Sina, Burada, Mevlâna, Burada
Farabi, Burada, Ayşeler… Fatmalar… (4)
Bu yoklama defteri her asırda bir mekânda bir başka meçhul öğretmene devredilecek, tabii ki liste her zaman daha artacak, gururla, onurla artacak.
Her mesleğin var olan saygınlığı öğretmenlikle kutsallaşır. Öğretmen her mesleğe öğrenciler yetiştirir. Her öğrenci yüzünden başka bir gelecek vardır.
“Kimi zaman çamur sıçratır atı padişahın kaftanına ve öğrenci bu çamuru kutsal bilir Koca Yavuz gibi”
“Kimi zaman fetih onurunun hocasıyla paylaşması gerektiğini bilir öğrenci ve takdirleri tebrikleri gönderir hocasının kapısına”
“Kimi zaman memleketinde, kendi öz memleketinde, ateş hattında görevini hayatı pahasına yapar, tebrik ve takdiri sadece vicdanındaki alkış sesidir”
Artık “öğrencisinin yüreğinde şanlı bayraktır” öğretmenim… (5)
Dünün, bugünün ve yarının her şeye rağmen saygın, erdemli olabilen binlerce meçhul öğretmeninin saygıyla eğiliyorum…
Sevgiler, saygılar öğretmenim.
1-Nigar Rafibeyli
2-İbrahim Alaaddin Gövsa, Türk Öğretmeninin Yirmidört Dusturu, Armağan İstanbul 1957, S.40-42
3-Taceddin şimşek, Mina dergisi Nisan 92
4-Zeki Alani M.E.Öğr. Gen. Öz.Sa. 1981
5-Nazım Hikmet Tanrıkulu
FACEBOOK YORUMLAR