Bir süre önce yazmıştım; “mil li EĞİTİM’’…
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’ndan bir anı ve mevcut milli EĞİTİM’deki yap-boz hikâyelerini…
Milli Eğitim Bakanlığı, okulların açılmasına ramak kala ‘’Eğitim Öğretim Desteği’’ adı altında bir karar aldı ve özel okullara teşvik için anlaşılması güç destek programını açıkladı.
Amaç, çocuklarını özel okullarda okutmak isteyen ailelerin bütçelerine katkı mı, özel okulculuk yapanlara mı destek yoksa bir kısım özel okulculara mı köstek, burası tartışılır…
Program açıklandığında tanımı, tarifi ve şartlarından hele hele meb’in o muhteşem anlaşılır sitesinden sonucunun ne olacağı belliydi…
Bir veli olarak oralı olmamıştım pek…
Naçizane tahlil ve tahmin ettiğim gibi yeterince başvuru olmayınca başvuru uzatıldı…
Tam gün olduğu için mecbur kaldığımız ve de dişimizden tırnağımızdan keserek özel okula göndermeye çalıştığımız bir çocuğumuz vardı… Bu sene 5’inci sınıfa devam edecekti.
Başvuru şartlarımız uyuyordu…
Ancak yapmamız gereken bir şey vardı; Çocuğun kaydını ikamet ettiğimiz evimizin en yakınındaki devlet okuluna sistem üzerinden naklettirmek, sonra da beklemek..
Ömer Nasuhi Bilmen Okulu’na gittim. Kim kime dum duma; Okulda hizmetli elemanın dışında kimse yok, idareciler Ankara’da imiş.. Bitişikteki okulun idarecilerine konu havale edilmişti. Yan binaya gittiğimde, benim durumumda bir iki hukukçu veli ile naklimizi yaptırdık, hatta gülüştük; Devlet bizi “hülle kayda” teşvik ediyordu…
Sonra beklemeye koyulduk ve sonuçlar açıklandığında “eğitim-öğretim desteği” almaya hak kazanmıştık… Ve özel okullar da belirlenmişti, kamuoyunun bilmediği kriterlere göre bir okul elenmiş, 3 okula bu hak verilmişti ve bu okullar arasında benim çocuğumun okulu da bulunuyordu…
Tabii olarak biz bu okulu tercih ettik ve tekrar beklemeye koyulduk…
Bu arada eğitim-öğretim başlamış, zamanında erken kayıt avantajıyla sözleşmemi yaptığım ve çocuğumun 4 yıl boyunca gittiği bu okula formamızı kitaplarımızı da almıştık. Ve çocuk doğal olarak bu okula gitti, cebren ve hile ile resmen kayıtlı olduğu Ömer Nasuhi Bilmen’de ise yok sayılıyordu…
Arkadaşlarından ayrılma endişesi taşıyan çocuğuma bir şey çaktırmamaya çalışıyorduk ki, tahminimiz çıktı bizim çocuk tercih ettiği okula verilmedi… Yani bu hakkını kaybetti…
Erzurum’dan Ankara’dan emir kullarını arıyorum kimse bir şey söyleyemiyor…
Bu çocuğun durumu ne olacak?
Siz hangi kriterlere göre yerleştirme yaptınız?
Bir sınav mı yaptınız, hayır…
Erzurum’da Özel Güneş, Final ve Aydın Doğan özel okullar vardı tercihler arasında…
Bu okullara tercih yapılması gerekiyordu ve biz de birine yaptık…
Peki bu okullar kaç kontenjan açığı bildirmişlerdi?
Kimse cevap veremez, çünkü temmuz ayında bu okullar zaten dolmuştu…
Peki bunu bile bile niye milletin ağzına şerbet çalıyorsunuz?
Ayıp değil mi?
Çocukların psikolojisi alt üst oluyor, ailelerle adeta dalga geçiliyor…
Bunun adı Milli Eğitim değil düpedüz çirkin bir siyaset..
Bu da yetmedi, milletle dalga geçmeye devam…
Güya yine açık varmış ve tekrar tercih alınıyor…
Bir ara bu özel okullardan bir idareciyi aradım…
“Sayın Müdürüm siz kaç kontenjan bildirdiniz, sizin zaten temmuz ayında dolmamış mıydı kayıtlarınız?’’
Aldığım cevabı aktarıyorum; sıkı durun!
“Muhammet Bey, bişi söyleyeyim mi? Az önce bir veli geldi. Çocuğu destek almaya hak kazanmış, tercihi de okulumuza çıkmış. Ancak veli, devletin özel okul masraflarının hepsini karşılayacağını zannediyormuş. Garibim boynu bükük gitti…”…
Şimdi soruyorum:
O velinin hali, çocuğunun düştüğü psikolojik durum, kontenjan dolunca devlet okuluna cebren, zorla, hile ve hülle ile kaydı yaptırılan okulu değiştirilmek zorunda kalınan benim çocuğum gibilerin hali ne olacak?..
Ezcümle;
Arkadaş, özel okullara destek vereceksen, bunu şerbet olarak velinin ağzına çalıp, yüzde 20 bile olmayan desteğinle koyun güder gibi o veliyi ve çocuğu bir yerlere kayda mecbur bırakma!
Yapacaksan adam gibi destek sağla! Misal okula vergi desteği olabilir, ücretler aşağı çekilebilir…
Amacın bir iki okulu ekarte etmek ise, bunu da siyaset üzerinden yapma; Hele hele Milli Eğitimi buna alet etme, bulaştırma!
Hukuki gerekçelerini koy ortaya, vur kapıya kilidi; Nasıl olsa Güneydoğu’daki gibi buradaki insanlardan kimse o kilide dokunamaz… Çünkü eğitim öğretim yuvası, okul buradaki insanlar için kutsaldır, vurulan kilit de “parmak acıtmaz” inancı vardır yüreklerde…
Yanlışlık yapan varsa çeker cezasını…
Amaaaa
Yanlışı yanlışla düzeltemeye çalışan da bulur gagasını…
Sabırla dolan o sandıklar gün gelir bir anda boşalır…
FACEBOOK YORUMLAR