Kadim bir dostum paylaşmıştı sayfasında, Kürtler Bölücü müdür? sorusuna ironik cevabı…
Acıktın mı, çal bir kürdün kapısını, ekmeğini bölüşür.
Bir felaket mi geldi başına, çal bir kürdün kapısını seninle evini bölüşür.
Dara mı girdin, çal bir kürdün kapısını seninle parasını bölüşür.
Tayinin mi çıktı doğuya, bir kürde sadece gülümse, seninle yaşamını bölüşür.
PKK KÜRT OLAMAZ, ERMENİDİR…
Yine aynı kaynakların bir zamanlar ürettiği “Kürtten evliya koyma avluya!” savsatasına rağmen biz bu gerçeklerle büyüdük, yaşadık, yaşlandık bu topraklarda…
Komşuyduk…
Halen de öyle…
Birlikte saf tuttuk mabedimizde, bazımız bilekler, bazılarımız kollarla el pençe olduk kıyamda… Bazılarımız parmağımızı kıpırdatmadık, bazılarımız şahadet parmağını kaldırdı Kelime’i Şehadet’te… Bu şekli farklılıklar hiç dikkat çekmedi…
Tuz-çay-şeker-salça-soğan maslahat aldık birbirimizden…
Evde pişeni tencere tabak paylaştık tadımlık ya da doyumluk…
Cenazelerimizi omuzladık, omuzluyoruz samimi bir inanç ve yürekle…
Halay tuttuk, sabahlara kadar tepindik düğünlerimizde toylarımızda…
Gençler birbirlerini gördü, Allah’ın emri Peygamber’in kavli ile çaldık kapılarımızı…
Ve çocuklara karşılıklı büyüklerin isimleri verildi…
İşte et ile tırnak gerçeği bu…
Şimdi bir tırnak makası dolaşıyor tepemizde…
Alman İstihbarat Teşkilatı Başkanı Gerhard Schindler, “Kürtleri Hristiyanlaştırmak, Türkler’ in Avrupa’yı İslamlaştırma misyonunu sonsuza değin yok etmenin en ideal yolu olduğu…” nu söylememiş miydi?
“Beyler! Çatışma ortamını yaratmak, mabedimiz Vatikan’ın teşkilatımıza yüklediği en kutsal görevidir…” dememiş miydi?
Taa ki, bu kahpe terör örgütü oluşturulup, palazlandırılıp ve şimdi de aynı amaçla legalleştirilmeye çalışılıncaya kadar…
Bilinçli mi desem, aptalca mı desem; Birinin ayağına basıldı, elinde bağlama pek şirin gösterdi Cemalim’i yayın organlarında ve sonucuna ulaştırdı.
Ve ülke şu anda ne halde malum…
Ötekisi evlere şenlik…
Bir zamanlar benim de onurla, gururla görev yaptığım ve bir buçuk saat içerisinde zorla emekli edildiğim kurumu hallaç pamuğuna çeviren şahsın düştüğü berdel durumundan daha vahim bir konu var ki dikkatlerden kaçmıştı.
TRT arşivlerinde mevcuttur…
Çözüm süreci ile ilgili Ankara’da yapılan ilk geniş katılımlı toplantının ardından bu şahıs, o zamanki gücünün de etkisiyle kendisine uzatılan TRT mikrofonuna özetle şunları söylemişti:
“Benim anam Azeri babam Kürt… Bunu şimdiye kadar rahat söyleyemiyordum… Bundan sonra rahatlıkla söyleyeceğim… İşte çözüm sürecinin anlamı bu…”
İfade üç aşağı beş yukarı böyle…
Erzurum’da bir söz vardır; “Devamsızı cehenneme atmışlar; Vışş, buranın oduni kömüri nereden gelir?” tarzında talihsiz bir yorum mu deseeem ya da misyoner bir görev mi hala anlamış değilim doğrusu..
Be adam, bu etnik durumun bilinmiyor muydu da seni genel müdür yaptılar…
Kim bu ülkede Kürt olduğu için hedef tahtasına alındı?
Bu ülkede Kürtler gibi Trakyalılara, Angaralılara, Egelilere, Kastamonululara, Sivaslılara, Karslılara… Hele hele Karadenizlilere sosyolojik anlamda pek çok takılma yapılır… Fıkralara konu olunur…
Ama ben bu güne kadar hiçbir Temel’in silahı alıp da askerine polisine kurşun sıktığını, kendisine kamu hizmeti getiren devletinin aracını, okulunu yaktığını, yıktığını görmedim duymadım…
Temel, kahpelik için Fadime’nin peştamalını da giymez…
Ama şimdilerde karısının, anasının, bacısının fistanını giyip tanınmasın diye yüzünü de kapatarak bu ülkenin birlik ve beraberliğine molotof, roket atan bazı soysuz, sütü bozuk, Ermeni bozuntusu, Yahudi kandırıkçı kancıkların görüntüleri bolca medyada…
Çözüm süreci sekteyle uğramışmış, müsebbibi de felan mış filan mış…
Kim inanır Kadir gibi bu aktörlere…
Ve bu şahıs bir süre koca bir kurumun genel müdürlüğünü yaptı…
Türkiye Cumhuriyeti mozaiğinin gerçeği hemen her kesimden insanların ortak bir payede birleştiği, ödün vermediği namuslu, doğru, dürüst ve milli habercilik anlayışı ile görev yaptığı, ancak fazla para alıyorlarmış, bakkal dükkânıymış mantığıyla işletildiği gerekçesiyle yaklaşık tecrübeli 400 kişi bir anda kapının önüne kondu, yerine bu sayının kat be katı elaman alındı hâlâ eğitiliyorlar…
Kurucusu Atatürk’ün artık esamesinin silindiği, adının dahi anılmadığı kurumun durumu ortada…
Yapılan iş de, Türkiye’deki durum da malumdur…
Yazı başlangıcındaki dostumun bir diğer paylaşımı da şöyleydi:
Siz hiç Araplar’ın bir Türkler için ağladığını gördünüz mü?
Karabağ’da Türkler katledilirken, gösteri yapan Mısırlı gördünüz mü hiç?
Kerkük’te Türkmen katliamı yapılırken, Gazze’de sokaklara dökülen Filistinli gördünüz mü?
Doğu Türkistan’da Türkler öldürülürken “Müslüman kardeşler neredeydi?”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan bir tane Arap ülkesi görebilir misiniz?
Söz konusu Türk olunca, neden ortada “Müslüman kardeşliği kalmıyor?
Sahi ya; Kürtler bölücü müdür?
FACEBOOK YORUMLAR