Ofis komşum Hac organizasyon işleriyle iştigal eden Zeki Timur Ağabeyi’ye uğradım.
Has bir Erzurumlu. Yaşça büyüğüm Hacı Zeki, akranıyla oturmuş kıtlama çayla eski Erzurum’a dem vuruyorlardı.
Harput Kapı’da şehre girenlerden alınan vergi dönemleri, şer’i bildikleri vergiyi veremeyenlerin yol yapımlarında çalıştırılmaları, candarmanın baskınında saklanan suparalar derken söz dolaştı 1970’li yıllara geldi.
Hacı Zeki, bir Cuma gününden söz etti.
“O zamanlar da Lala Paşa Camii’nde Cuma sonrası gündeme ilişkin sloganlar atılır, neşriyat dağıtılırdı. Yine öyle bir Cuma sonrası, cami önünde bildiğimiz, tanıdığımız, itibar da ettiğimiz gençler “Kahrolsun Siyonizm! Lanet olsun Masonlara!” gibi sloganlarla ellerindeki dergiyi dağıtıyorlardı.
O sırada, rahmetli İsmail Emi (Gürcan), yanımızda belirdi. “Emi” dedim “Hayırdır, Ne olir?”.
İsmail Emi dedi ki; “Ola oğul, bizim milletin yüzde 99’i siyonizmi, masonluğu pek bilmez. Bunu eyi annamak lazım. Olmiya ki birileri perde arkasında bunlara propoganda yaptırsın?…”
Evet…
Küçük yaşta Ermenilerin Erzurum'da uyguladıkları mezalime tanık olan ve bu mezalimin bütün acılarını yaşayan, derin bir tarih, sanat ve İslam kültürüne sahip, sohbetlerine doyamadığımız, rahmetle yâd ettiğimiz boyacı İsmail Gürcan o gün konuyu böyle değerlendirmiş.
Şimdi gelelim bu güne. Yahudiler, uzantıları ve o zihniyettekiler, iletişimi bütün araçlarıyla öyle bir kullanmışlar ki, kullanmaya da devam ediyorlar.
DEAŞ mıdır DAEŞ midir ne beladır, birkaç yıl öncesine kadar daha çok IŞİD olarak nam saldı. Halen de bu terim bazı çevrelerce kullanılıyor.
Tabii bu nam şanından değil. Kendini kuranların desteği ile terör saldırıları, bazıları düzmece ve senaryo acımasız katliamlar; kafa kesmeler , çok katlı binalardan atmalar, tank altında kafa ezmeler gibi insanlık dışı görüntüler malum ajanslarca dünyaya servis edildi.
O ajanslar ki, kendi ülkelerinde olası olayları, kanlı görselleri medya etiği açısından göstermeyerek örnek olmaya çalışırken, nedense buralarda malzeme tüm çıplaklığıyla sansürsüz servis ediliyor.
Aklı başında olmayan medya kuruluşları ve sosyal medyada da bu görseller bolca kullandırıldı.
Ve ben bu durumu sürekli eliştirdim ve sosyal medya hesabımdan da her defasında uyardım.
Bunun adı algı oluşturma. Terör örgütü, bu tür paylaşım ve olgularla gücüne güç katarak yerleşim birimlerini direnişsiz ve daha kolay ele geçirdi.
Bu örgütü kuranlar, tereyağından kıl sıyrılması gibi dışarıdan seyrettiler, her türlü stratejik ve silah desteğini sağladılar.
Senaryo tüm bölümleriyle sahnede.
Adına “Büyük Ortadoğu Projesi” deyin, “14-15 tane devletçik oluşturulacak” deyin ne derseniz deyin, bütün kurgu Müslümanlar üzerine…
Rahmetli Ergün Göze, birlikte görev yaptığım yıllarda Tercüman Gazetesi’nde şöyle yazmıştı.
“Gazeteciler Şimon Perez’e 1986 yılında “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye hatırlattıklarında?
Perez şu cevabı veriyor: (Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin!, düşünürüz.)”
Şimdi Trump’ın verilen görevi seslendirmesini iyi okumak gerekiyor.
Öyle sadece ibadet etmekle, alın secdeye gitmekle, oruç tutmakla bu işler olmuyor. Hacca gitmekle ya da Ümreye gidip Müslümanlardan elde ettiği geliri Amerika’ya akıtan zihniyete destek sağlamakla hiç olmuyor
Müslüman akıllı olacak.
Okuyacak, ilim tahsil edecek.
Bilimde, teknolojide hiçbir şeyden geri kalmayacak.
Olayları iyi tahlil edip ona göre hareket edecek.
Yoksa, cepte Amerikan sigarası, 6 bin TL bayıldığı Amerikan telefon ile Amerikayı kınama selfisi çekip Amerikan’ın iletişim aracı sosyal medyasından paylaşım kandırıkçı Arap saçından öteye götürmez.
FACEBOOK YORUMLAR