“Şehir Ruhunu Yansıtan Kent Meydanları” yazısında bir araştırmacı şöyle diyor:
“Bir aileyi bir arada tutan yer evin salonu olsa gerek... Çünkü aile bireyleri hüzünlerini, dertlerini, sevinçlerini burada paylaşırlar. Bir kentin salonu da Meydan'dır. Önemli günlerde insanlar burada bir araya gelir, törenler, kutlamalar burada yapılır.”
Kadim şehrimi düşünüyorum da;
Gerçi eskilerde Erzurum’da nerdeee o salon bolluğu… 1980’lerden sonra oluştu artı bir kültürü.
Bir gerçek, şehrin önemli bir kısmında evlerdeki salonlar misafir odası, ramazan, düğün-dernekte ya da cenaze sonrası ziyarete açılan müze konumunda. Bu yüzden aile bireyleri salonda değil mutfakta ya da oturma odasındadır genelde.
Aslında yorum bir girizgâh. Şehrin kent meydanını da bu olguya bakarak değerlendirirsek hataya düşeriz.
Erzurum’da “kent meydanı” yani “meydan” denilince, eskiden akla ilk Hükümet Meydanı, öyle böyle İstasyon Meydanı, Bit Pazarı Meydanı bir de Mal Meydanı gelirdi.
Hükümet Meydanı, eski Hükümet konağı ile karşısındaki Adliye’nin önüydü. Bayramlar, resmi geçit törenleri burada yapılır, rahmetli Demirel’e kadar seçim konuşmaları ve mitingler için de bu mıntıkada kürsü kurulurdu. Ancak dönemin aktörleri tarafından Demirel’e Mal Meydanı, Gez Mahallesi ve İstasyon Caddesi adres gösterilerek Hükümet Meydanı bu kullanımın dışına çıkarılmış oldu.
Bir ekleme;
Şimdiki gençlere, çocuklara Erzurum’da eski Hükümet Meydanı’nın yeri sorulsa cevap alınamaz. Gerçi ileri yaştakilere de Hükümet Konağı sorulsa, buna da direkt cevap bulunamaz. Çünkü son hızlı değişimlerle birlikte Yönetim Caddesi’ndeki Vilayet binasında Valilik yok artık. Sadece “Erzurum Hükümet Konağı” tabelası mevcut. Bölgesi olmamasına rağmen Palandöken Kaymakamlığı yerleştikçe yerleşmiş alt kata.
Geçenlerde ziyaret ettim. Bahçedeki düzensizlik yıllara sair devam ediyor. Kuzeyde merdivenlerin girişinde başlayan pislik, girişte, katlarda ve kat merdivenlerinde rastgele atılan çöp birikintileri ile üst katlara kadar devam ediyor. Pencere kenarlarına bırakılmış ped şişeler, camlar kırık, asansörler tamirde, koridorlar masa ve sandalye atıklarıyla karşılaştım.
Aslında bu bina başlı başına bir konu da, neyse konumuz bu değil.
Hükümet Meydanı’nın durumu bu.
Kullanım yerini alan İstasyon Meydanı ise yakın geçmişte tanık olduğumuz gibi, mitinglere dar geliyor artık.
Miting kullanımlarından maada bu alanda da birkaç yıl öncesine kadar çadır panayırları yapıldı. Sirkler kuruldu. Ha bire asfalt tahrip edildi, ardından yamalandı. Ya ilgili belediye ya da birileri para kazandı.
Bilindiği gibi, Gülahmet’deki Meydan yani Pit Pazarı meydanı artık yok. Orası da şimdilerde, bilen müdavimler için “Meydan” tanımlaması ile Mahaallebaşı. Pazar günleri öğlene kadar açık. Canlı tavuktan, ayaküstü et kesimi, eski Rus pazarı döküntülerinden, ikinci, beşinci el ne ararsan bulabileceğin ürünlerin seyyar pazarlandığı bir kültürü anlatan mekân.
Asri Mezarlığın yanında dağa doğru uzanan alandaki Mal Meydanı ise kaldırıldı, burada TOKİ’nin binaları ile Beştepe’nin mimarisinde Emniyet Müdürlüğü binası yükseltildi. Gerçi Mal Meydanı’nın yukarı mezarlığa doğru gece kondular ve ucube kalıntıları henüz halledilmedi ya...
Erzurum’da şimdi modern görünümde 3 tane kent meydanı bulunuyor. Halk Eğitimi Merkezi binasının yerle yeksan edilerek açılan geniş alan. Altı otopark üstü fuar, sergi, çeşitli tanıtım ve hayır işleri organizasyonlarında kullanılıyor.
Muratpaşa Kent Meydanı çiçeği burnunda ama Yakutiye Kent Meydanı biraz farklı kullanımda son zamanlarda.
Kelimenin tam anlamıyla, şehrin göbeği, vitrini, müstesna bir yeri… Tarihi Yakutiye Medresesi’nin önü. Lala Paşa ile bu alanda yapılan çalışmayı peyzaj açışından da şahsen ben çok beğendim. Hoş bir alan oldu. Vatandaşla birlikte çevre binalar da rahat nefes aldı. 15 Temmuz sonrası da günlerce vatandaşın tek yürek olduğu, kenetlendiği alan oldu.
Ancak, alanda bir süre önce kaldırılan, 45 gün süreyle açık kalan Pazar durumu tekrar nüksedince bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Bir hafta önce çadırlar kuruldu, sözde Ahilik Haftası kutlamalarıydı. Bir gün tören yapıldı.
Şimdi o alanda çadırlar Türk Bayrakları da alet edilerek birer çadır dükkâna dönüştürüldü.
Alana girerken, Mehmet Sekmen’in çim koruyucu yan demirlere iliştirilmiş, “İtfaiyecileri Kutlama” pankartı, az ileride çadırların sırtındaki “Urfalı Usta” nın reklam yazısında gölgede kalıyor.
İşin şakası bir yana, çadırlarda öyle çok özel ürünler de satılmıyor.
Bardak, tabak, çatal, zeytin, çeşitli baharat ürünleri, takı malzemeleri, sabun, salça, fındık, fıstık, ceviz.. Ha bir de son zamanların meşhur bitkisel ürünü çörek otu. Neymiş efendim, soğuk press.
Koymuş bir tane sıkma makinesi, yanına da iki tane keskin naneli yağ, fiyatlara da bakılırsa aslında vatandaşın cebinden naneyle sıkıyor ha bire.
Zeytinciye sordum. 20 gün kalacaklarmış. 10 metrekare yere 6 bin lira ödemiş.
Kime, nasıl ödemiş, bu para belediyenin kasasına mı gidiyor, bilmiyorum. Ya belediye organize ediyordur ya da ihaleye giren bir organizatör firma bu işleri yürütüyordur.
Tabii bu organize işler, öyle kolay değil.
Ama bir gerçek var ki, geçen 45 gün süreyle gelenlerde de aynıydı ürünler. Sadece Karadeniz’in yağ ve peyniri vardı satışa sunulanlar arasında.
Şimdi soruyorum, yazık değil mi bu şehrin esnafına?
Bu bölgenin ağır kış şartlarına maruz, vergisini veriyor, kirasını ödüyor, elektriği, suyu derken yanında bir iki eleman çalıştırıyor, evine ekmeğini götürmeye çalışıyor.
Yağ, peynir desen, 300 metre aşağıda Pelit Meydanı’nda en kalitelisini ve çeşit çeşidini bulursunuz. Takı, taş, tesbih desen, 200 metre ileride Vakıf İşhanı’nda akşama kadar vitrinini aydınlatarak iki tane müşteri bekleyen ya da yine 300 metre aşağıda aylardır kapının önündeki kaldırım taşları kırık, çirkin görünümdeki tarihi bedestanımız Taşhan’daki esnafımızda alası var.
Gidin tadına bakın bayat. Çuvallarla satışa sunulan fındık, fıstığın en tazesi etraftaki esnafta gırla.
Zeytin hakeza. Öyle ki, marketlerde siyah ve yeşilin her tonunda zeytin bulabilirsiniz bu şehirde.
Yapmayın, etmeyin arkadaşlar.
Burada kurulan pazar, şehrin küçük yerli esnafına zarar verdiği gibi, orada çirkin görüntü oluşturuyor ve çevrenin de ciddi şekilde kirlenmesine sebep oluyor.
Keşke, o alanda gıdadan ziyade, küçük el sanatlarına yönelik çok özel imalatların teşhir edileceği sergiler açılsa. Bunun satışı da olur, kimse de itiraz etmez.
Bölgesel olduğu gibi yanı başımızdaki komşu ülkeler için de düşünebiliriz.
FACEBOOK YORUMLAR