Biz ona 'Süreyya' ya da 'Çarbaş' yerine hep "Süroç" diye hitap ettik.
O da sevdi ki, hiç itiraz etmedi.
Onunla gençlik yıllarından beri, samimi arkadaştan da öte 'kardeş' gibiydik.
Dostluğumuz neredeyse yarım asra ulaştı.
Biz yakın olunca ailelerimiz de sıkça bir araya geldi.
Hanımlar neredeyse birbirlerine ‘gelin-görümce’ oldu.
Birbirimize olan sevgimizden dolayı olacak ki hayat çizgimiz de hep 'paralel' yol aldı.
Birlikte ‘öğretmenlik’ yaptık.
Sonra ‘gazetecilik’ yüzünden birlikte o ‘kutsal mesleğe veda ettik.’
Gazetecilik yaparken Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünde geceleri ‘öğrenci’ olduk.
KEŞİF ONUN TUTKUSU
Süroç, Allah rahmet eylesin Pasinler Gençlik'in kalecisi öğretmen arkadaşımız Mehmet Özdemir ile birlikte gençlik yıllarında 'otostop' yaparak Türkiye'yi dolaştı.
Gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi sevdiği için bizde onunla Doğu'yu ve Karadeniz'i dolaştık.
Süroç'la çıktığımız Budapeşte, Viyana, Prag gezimiz muhteşemdi.
Hani derler ya 'ölüme bile gidilecek arkadaş.'
TGC'DEN İLK ÖDÜL ALAN ERZURUMLU GAZETECİ
Hürriyet Haber Ajansı ve ardından Günaydın Gazetesinde birlikte çalıştık.
Kalemi iyidir, edebiyata sever, iyi şiir okur.
Mesela Hasankaleli Teyyo Pehlivanı 25 yıldan bu yana hiç kimse onun gibi anlatamadı.
1990 yılında Rakım 2000 dergisine yazdığı 'Ölümü de yalan' başlıklı Teyyo Pehlivan'ı anlatan yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
1990- 92 arası Süroç, o zaman Günaydın Gazetesi'nin Doğu Temsilcisiydi.
Hakim Nurullah Aydın görev yaptığı Bayburt'un Demirözü ilçesinde ev bulamadığı için çadır kurmuştu.
Gitti o haberi yaptı ve Günaydın Gazetesi bir yargı mensubu olan Aydın'ın çadırdaki fotoğraflı haberini neredeyse tam sayfaya yakın kullandı.
İşte bu haberle merkezi İstanbul'da bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden (TGC) Erzurum'a ilk ödül getiren gazeteci unvanına sahip oldu.
FACEBOOK YORUMLAR