Erzurum'da 1968'de kurulan ve 2011'de mali sorunların altında kalarak amatör kümeye düşen Erzurumspor'un tesislerinde 19 Mayıs günü anlamlı bir tören vardı.
Bir zamanlar haftada bir kaç kez uğradığımız, antrenman izlediğimiz, çay içip spor sohbetleri yaptığımız tesislere gitmeyeli neredeyle bir yıl olmuştu.
Yaşadığımız güzel günleri yeniden canlandırmak adına, temel atma töreni fırsatını değerlendirmek istedim.
Ancak, temel atılacak yeri görünce, anılarımızın bir bölümünün kaybolduğunu anladım.
Oysa yıkılan1980'li yılların ortasında Kıyasettin Yüksel başkanlığında yaptırılan ilk tesisti.
Yaptırılırken Mavi- beyazlı takım için kamu kuruluşları adeta seferber olmuştu.
Herkesin mutlaka temelinde birazcık olsun payı vardır ama Köy Hizmetleri Müdür Yardımcısı rahmetli Zakir Sevim'in çabaları unutulmazdı.
O yıllarda bin bir zorlukla Erzurumspor'a, içinde yemekhane, yatakhane, oturma ve toplantı salonları olan iki katlı, taş bina yaptırıldı.
KIYASETTİN YÜKSEL'İ ÜZEN HABER
Şimdi Karayazı'da oturan ve uzun yıllar Erzurumspor'da genel kaptanlık, başkan yardımcılığı ve 12 yıl da başkanlık görevinde bulunarak efsaneleşen Yüksel'e, ilk kulüp binasını nasıl yaptırdıklarını sordum.
Kıyasettin Yüksel, kendine has bir şekilde karşılık verdi:
-Nasıl olacak, çok zor şartlarda yaptırdık. Hatta canımız çıktı sanki.
"Yerini almak bir dert, kulübün kasasından beş kuruş çıkmadan yaptırmak ayrı bir dert" diyen Kıyasettin Yüksel, şöyle devam etti:
- Göçebelikten kurtulmak, Erzurumspor'a kalıcı eser bırakmak için oraya büyük bir kazık çaktık.
Çimento, demir bulmak için resmen ‘dilencilik ettik.’
Kıyas bey, çatıyı bağlarken Zakir Sevim'e şöyle seslendiğini anlattı:
- Aman Zakir bey, çatıyı fazla yüksek yapma, paramız kalmadı.
O yıkılan kulübün duvarlarında Didi'li Fenerbahçe'yi 3-0 yendiğimiz maçın fotoğraflar ile Kıyasettin ağabeye ait şu özdeyiş yazılıydı:
- Başkan haklıdır. Haklı olmasa da başkan haklıdır. Başkanın haksızlığında ise ilk iki madde geçerlidir.
Erzurumspor kulübüne 30 yıl hizmet veren o binanın yıkıldığını söyleyince Kıyasettin Yüksel, bir süre sessiz kaldı.
Belli ki o da benim gibi, hatıralara daldı, çektiği sıkıntılar yeniden aklına geldi.
Sonra yeni tesisler yaptırmak için temel atma töreni düzenlendiğini anlattım biraz olsun ferahladı.
Peki, o güzelim taş binayı yıkmak şart mıydı?
'Erzurumspor müzesi' olarak yaşatamaz mıydık?
ÖZAKALIN FARKI
Büyükşehir Belediye Erzurumspor öncelikle iyi bir başkana, Saim Özakalın'a sahip olmanın avantajı ile kurumlaşma yolunda ilerliyor.
Gözlemlediğimiz kadarıyla Özakalın, kulübü şeffaf ve özel sektör mantığıyla yönetiyor.
Sağlığını tehlikeye atarcasına başarılı bir yönetim sergileyen Saim Özakalın'ın sosyal tesisi büyükşehir belediye başkanlığına, dünya standartlarında çim sahayı Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına yaptırması, işini ne kadar ciddiye aldığının bir örneği.
"İlk önce alt yapı ve tesisleşme sorununu tamamladıktan sonra sporda başarılı olmayı hedefledik" diyen Özakalın'ı Erzurumspor'un Süper Ligden düştüğü dönemde göreve getirseydik, bugün 47 yaşında olan Erzurumspor, hala dimdik ayakta olacaktı.
TERÖRE, ŞİDDETE 'HAYIR'
Gelelim, 14 Mayıs günü oynan Sakaryaspor maçından sonra çıkan olaylara.
İki yıldan bu yana takımlarını bir üst lige çıkaran teknik direktörleri transfer ederek sezona başlıyoruz.
Çok sayıda futbolcu alıyoruz ama bir türlü başarıyı yakalayamıyoruz.
İki sezondur playy- off'a kalıyoruz, yine olmuyor.
İçimde ‘ukde’ kaldı, ‘pas’ geçmek istemedim.
Şu B.B. Erzurumspor- Sakaryaspor maçından sonra yapılanlar hiç ‘Erzurum'a yakıştı mı?’
"Daha ikinci maç var, Sakarya’dan galibiyet ya da gollü beraberlikle dönmemiz halinde final oynayacağız" demeye kalmadan sahaya inenlere ne demeli?
O kırılan koltuklar, düşman mı, yoksa hepimizin ortak malı mıydı?
Küfür ettiğiniz, kovaladığınız o futbolculardan rövanş maçında nasıl başarı beklersiniz?
Bir Erzurumlu olarak 100-200 kişinin sorumsuz davranışından dolayı utanç duydum.
O maçı izleyen İçişleri eski Bakanı Efkan Ala, Vali Ahmet Altıparmak, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen başta olmak üzere 20 bin sporseverle ortak ‘demokratik tepki’ gösteremez miydik?
Şiddet yanlılarına, ‘yeşil sahayı, Türk sporunu, futbolcuları’ teslim etmemeliydik.
En azından koro halinde bir kez "yuh" çeker yüreğimizi ferahlatırdık.
Aslında o gün çok önemli bir şeyi daha kaçırdık biliyor musunuz?
-Spor ile şiddet ve terörün bir arada olmayacağını, Erzurum’dan haykırarak bir ilki yapma fırsatını kullanamadık.
FACEBOOK YORUMLAR