Erzurum’dan minibüsle Erzincan’a doğru yola çıktığımızda hepimiz merak, endişe ve heyecan içindeydik. Aslında cem’i izleyecek ve nasıl, niçin, neden sorularına yanıt bulacaktık. Endişemiz, acaba içlerinden bazıları bize bakışları ve sözleri ile ‘Niye geldiniz?’ diye çıkış yapabilir miydi?
Bu koşullar altında Erzincan’a son derece rahat bir yolculukla, hatta emekli Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak’ın seslendirdiği şiirler eşliğinde girdik. Horasan eski Belediye Başkanı Dursun Şen’in arkadaşı olan işadamı Erdal Erdoğan’ın işyerinde kısa bir mola verdik. Erdoğan’ın daveti üzerine Erzincan Dönerinin tadına baktık. Sonra Cumhuriyet Mahallesindeki Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfına ait Cem evine geçtik.
Bahçeden içeri girdiğimizde dikkatimizi Cem evinin ana girişi önündeki bayrak ve Atatürk büstü çekti. İki bayrak direği arasındaki büstün kaidesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir’ özdeyişi vardı. Üçüncü Ordu eski Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in yaptırdığı Atatürk büstünün önünde fotoğraf çektirdikten sonra bizim gibi geç kalanlarla birlikte Cem evine ilk adımı attık. Fuayeden dini tören düzenlenen bölmeye geçerken ayakkabılarımızı kapının önüne bıraktık.
Girişe göre sol tarafta kadınlar, sağ tarafta ise erkekler yerden oturuyordu. Dini töreni yöneten Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Erzincan Şube Başkanı Sadık Düzgün, misafir olarak bizlere ‘Hoş geldiniz’ dedi ve bizleri de ‘Canlar’ sınıfına aldı. Alevilerin yaptığı toplu ibadete cem denildiğini, Cem’in eşitlik meydanı olduğuna işaret eden Sadık Düzgün şunları söyledi:
“Toplanma yeri olan Cem evine giren herkes eşittir. Burada cinsiyet ayırımı yoktur. Cem, Kırklar Meclisi’nden bize kadar gelen bin dört yüz yıllık ibadetimizin adıdır. Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’nin, on iki imamın ve erenlerin uyguladığı Cem ibadetinde Allah’a kulluk görevimizi yerine getiririz. Cem ibadetine katılacak olanlar, önce aile içinde eşler- çocuklar olarak barışık olacaktır. Aynı şekilde komşuyla dargınlığı varsa giderecek. Onların rızasını alacak. Temiz elbiselerini giyecek ve Cem evine gelecek. Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlarımız vardır. Onun için Allaha yalvaracağız. İç temizliğimizi de burada yapacağız.”
Dede Sadık Dizgin, Binali Bircan, Deniz Gedik’in hazır bulunduğu ibadet sırasında Kur’an-ı Kerim’den ayetler Türkçe okundu. İbadet sırasında bizler de onlarla birlikte dua ve secde ettik. Sonra ‘Zakir’ olarak nitelendirilen Mehmet Ali isimli arkadaş, sazıyla deyiş, nefes, mersiye okudu. Rahmetli sanatçı Ali Ekber Çiçek’i andıran ‘Zakir’ Mehmet Ali’nin sazı ve sözü eşliğinde gençler semah yaptı. Dedeler bunun folklorik bir faaliyet olmadığına vurgu yapmak için sıkça ‘Hak için ola seyir için olmaya’ ifadelerini kullandılar. ‘Allah Allah’ nidaları arasında, yaklaşık iki saat süren Cem ibadeti, ‘lokma’ dağıtılmasıyla son buldu.
Cem ibadetinin ardından dedeler, Cem evinin üst katında çay ikram ettiler. Sohbette Cem evinin alt katında cenaze hizmetlerinin yapıldığını anlatan Vakıf Yöneticisi Ercan Evirgen, üst katlarda ise dikiş- nakış, saz kursu verildiğini bildirdi. Ercan Evirgen, faaliyetleriyle ilgili olarak şöyle konuştu:
“Cem evindeki misafirhanede 12 oda, büyük bir toplantı salonumuz var. Dedeler ve bizler yaptığımız hizmete karşılık para almayız. Bu tür ziyaretlerden memnun oluyoruz. Toplum birbirini tanırsa ötekileştirme olmaz. Bunu da Pir Sultan tek cümleyle özetlemiştir: Gelin canlar bir olalım.”
‘Can’lara veda edip Erzurum’a huzurlu biçimde dönerken Fevzi Budak, Süreyya Çarbaş, Dursun Şen, Prof. Dr. Seyfullah Hızarcı, Halit Balta ile aramızda şu değerlendirmeyi yaptık:
“Türk toplumu olarak birbirimizi hiç tanımıyoruz!”
***
CEM İBADETİNİ İZLEDİKTEN SONRA NE DEDİLER?
Süreyya Çarbaş (Emekli Gazeteci): Aşık Veysel’in, Mahsuni Baba’nın, Ali Ekber’in, Neşet Ertaş’ın ve daha nicelerinin türkülerini dinleyerek bugünlere geldik. Kültürlerine dair öğretileri okudum. Zaman zaman sofralarına oturdum, lokmalarını paylaştım. Dostluklarından hep güç aldım. Cem’de ise sevginin, saygının, dayanışmanın, paylaşmanın ve kul hakkının en yüce değer olarak kabul gördüğüne tanık oldum. Orada gördüklerim değerlerime değer kattı. Hayatımızın her safhasında Alevi kardeşlerimize karşı daha dikkatli, daha özenli, daha duyarlı olmalıyız. Onlarsız dilimizin tutulacağını, renklerimizin solacağını, nefesimizin kesileceğini bilmeliyiz.
Dursun Şen (Siyasetçi): Horasan’ın eski adı Ardost yeni adı Değirmenler olan köyünden Ankara’ya göç etmiş Alevi aileler vardı. Onlar sayesinde Alevilerle tanıştım. Çok iyi insanlardı. İyi arkadaş ve dostlardı. Bizimle aynı coğrafyada yaşıyorlardı. Onları dışlamamıza rağmen son derece dürüst, namuslu insanlardı. ‘Nasıl bir eğitim alıyorlar’ konusuna özel ilgi duydum. Şimdiye kadar gitmemenin ezikliğini hissettim. ‘Can’ diyorlar, ‘dost’ diyorlar. İyi vatandaş, dost, samimi, dürüst ve ahlaklı insan olmalarının kaynağında aldıkları eğitimin katkısını gördüm. Bu güne kadar onların bu kaynaktan beslendiğinin farkına varmadığım için hayıflanıyorum. Saf ve temiz birer Türk olduklarına inancımı doğruladılar. Kafamdaki sorular, aldıkları eğitim ve yaptıkları ibadeti gördükten sonra yerine oturdu.
Fevzi Budak (Emekli Eğitimci): Cihaner davasına dahil edilen Erzincan'ın önemli ticaret adamlarından Erdal Beyin misafiri olarak ‘Cem ibadeti’ne katılmak ve izlemek fırsatını bulduk. Daha önceki yıllarda da Ankara'da ‘Muharrem’ münasebetiyle tertip edilen bir geceye katılmış; hatta Alvarlı Efe'nin bir ‘Muharrem Mersiye’sini okumuş ve Kerbelâ'nın ‘sünni- alevi -şii ve ben insanım’ diyen her kesimin bir gönül yarası olduğunu ifade etmiştim. Mersiyenin duygusal bir ilgi oluşturduğuna şahit olmuştum. Erzincan'da Cem evinde icra edilen ve Alevi-Bektaşi inancının sergilendiği ‘Cem İbadeti’ ilgi çekiciydi. Dikkat çeken husus, cemi yöneten dedenin Kur'an-ı Kerim meallerinden hareketle vermiş bulunduğu birlik ve beraberlik mesajlarıydı. Tüm duaların Türkçe yapılması ve duhaz denilen kişinin Alevi- Bektaşi inancının büyüklerinden Kul Himmet ve Şah Hatayi'den okuduğu mersiyeler dikkat çekiciydi. Birçok ritüelle yapılan secdeler, Cem’e iştirak eden kadın ve erkeklerin içten gelen bir samimiyetle yaptıkları duaların ardından ‘Allah Allah’ sesleri, bu inancın kendi içinde barındırdığı bir güzellik olsa gerek. Cem’e katılan kadınların hemen hemen tamamına yakınının Anadolu kadının geleneksel başörtüsü takmış olduklarını müşahede ettik. Türk toplumunun önemli bir kesimi sayılan Alevi vatandaşlarımıza ilişkin oluşturulan ön yargıların ötesinde bu tür Cem’leri görmek ve izlemek önemli. Cem izlemenin bir bilgi edinmeyi ve fayda sağlamaya imkan vereceğini düşünüyorum.
FACEBOOK YORUMLAR